Ceviz iç Yaprakları, Şeker Hastalığına Faydalıdır

Cevizin içinde gizli 2 adet yaprak parçası Şeker hastalığı ve D vitamini eksikliği için şifa kaynağıdır Yaklaşık 3 adet cevizin iç yapraklarını ve içindeki kendisini bir bardak suyun içerisine akşam namazından sonra atın ve bardağın üstünü peçete gibi bir şeyle kapatın. Sabah namazı vaktine kadar bardak su sarıya dönecektir. Bu suyu sabah namazı vakti için ve cevisin meyvasını da yiyin. Allah izniyle bunu yaptıkça şeker hastalığınıza şifa bulacaksınız. Cevizin içinden çıkan bu parçalar gizli mucizelerle dolu. Yapraklar görünüş itibariyle tıpkı akciğere benzemesi bir bakıma şekilolarak kainatta kendi faydasını kanıtlar gibidir..

****



****

Peki cevizin iç yaprakları nasıl kullanılır? 5 veya 10 cevizin içinden çıkan ceviz iç yaprakları 1 fincan kadar suda 2-3 dakika kaynatılarak içilir. Demlenen bu yaprakların suyu Öksürük ve balgama karşı süper bir faydası var. Çünkü cevizdeki buna benzer gizli mucizeler çok az insan tarafından biliniyor.
****



****
O kadar çok faydası bulunan şifalı cevizin içerisinde bol miktarda mineral ve vitaminler bulunan cevizin kabuğu da boşuna yaratılmamıştır. Ceviz kabuğunun şifa olarak ne işe yarar, faydaları ve kullanım alanları nelerdir dediğimizde;

* Saç dökülmelerini önler. Saçı güçlendirir.
* Ceviz kabuğu şeker hastaları için faydalıdır.
* Soğuk algınlığı ve öksürüğe karşı oldukça şifalıdır.
* Sivilce problemleri ve cilt lekelerine karşı faydalıdır.
* Bağırsak solucanları ve kurtları tedavisinde kullanılır.
* D vitamini eksikliği için ceviz kabuğu tavsiye edilmektedir.
* Ceviz kabuğu saç beyazlaması sorunu yaşayanlar için beyazlamaları giderici özelliğe sahiptir.

E vitamini barındırmasından dolayı saç, tırnak ve cilt bakımında tam bir mucizedir. Bir çok kozmetik malzemesinde kullanılır.

Ceviz Kabuğu Suyu Nasıl Kullanılır, ideal kullanım için Öksürük ve Soğuk Algınlığına Karşı Ceviz Kabuğu Suyu: Kabuğunu kaynamakta olan suyun içerisine atın ve 15-20 dakika kaynatmaya devam edin. Elde ettiğini bu suyu içtiğinizde öksürük ve soğuk algınlığı çin tam bir şifa kaynağıdır. Şeker hastalığı ve D vitamini eksikliği için; Yaklaşık 15 adet cevizin kabuğunu kaynamakta olan suyun içerisine atın ve bir müddet daha kaynatın ve için. SAÇ İÇİN: Kuru veya yaş fark etmez cevizin kabuklarını kaynayan suyu içerisine atın ve yaklaşık 10 dakika daha kaynatın. Elde edilen bu su saç dökülmelerini önleyecek, saçları canlandıracak ve kepek problemi olanların kepeğini giderecektir. Kabuklarını kaynatarak elde ettiğiniz su ile saçlarını her gün yıkarsanız saçlarınızda ki beyazlamayı önleyecektir.



Ayrıca saç dökülmesini de engeller. Daha sağlıklı ve güçlü bir saça sahip olmanızı sağlar. YEŞİL CEVİZ KABUĞU: Yeşil kabukları kaynatarak elde edeceğiniz su ise saçlarınıza koyu kahve bir renk verecek ve daha parlak görünmesini sağlayacaktır. Daha sağlıklı saçlar, güçlü bir hafıza, strese karşı, öksürük, balgam sorununa ve cevizin daha sayamadığımız onlarca faydasını şüphesiz ki duymuşsunuzdur.

Peki yedikten sonra kabuğunu ve içinde yaprağa benzeyen parçaları ne yapıyorsunuz? Ceviz kabuğu da, bu kabuğun kaynatılması sonucu elde edilen suyun da, içindeki yaprağa benzer 2 parçanın tam bir şifa deposu olduğunu duydunuz mu? Evet, ceviz ve içinde – dışında yer alan tüm parçaların da gizli mucizeler bulunuyor, hepsi birer şifa deposudur. Bir çok kullanım şekli olan ceviz kabuğu suyunun kullanım şekilleri ve faydalarını bu yazımızda sizlerle paylaşıyoruz.. Ceviz herkesin bildiği gibi bir çok faydası olan bir kuru yemiştir. Alzheimer dan kalp ve damar hastalıklarına kadar bir çok hastalığa karşı şifa olan cevizin kabuğu da bir o kadar faydalı.. Uzmanlar beyin gelişimi ve ileride olaşacak Alzheimer tehlikesine karşı mutlaka günde 4-5 adet ceviz tüketimini öneriyor. Öncelikle cevizin başlıca faydalarını hatırlayalım, daha sonra içindeki ve dışındaki bilinmeyen gizli mucizeleri öğreneceğiz;

Diyabet ya da Şeker hastalığı  Nedir?..”
Diyabet ya da Şeker hastalığı  ya da Şeker hastalığı  Nedir? “Diabetes Mellitus (DM)”, pankreasın yeterli insulin üretememesi ya da insan vücudun ürettiği insülini etkili tek şekilde kullanamaması sonucu oluşan ömür boyu devam eden kronik ve insülin üreten hücrelerin azalması ile devam eden tek hastalıktır. Normal metabolizma da besinler, insan vücudun başlıca yakıtı olan glukoza (şeker) dönüşmek üzere bağırsaklarımızda parçalanırlar. Daha sonra bu glukoz bağırsaklardan kana geçer ve kandaki şeker düzeyi yükselmeye başlar. Sağlıklı bireylerde kana geçen glukoz pankreastan salgılanan insülin hormonu yardımıyla hücrelerin içine taşınır. Şayet insülin hormonu insan vücudumuzda olmazsa ya da etkisi bozulmuş ise şeker hücrenin içine taşınamayacağı için, glukoz kanda artarak şeker hastalığı dediğimiz kan şekeri yükselmesi (Hiperglisemi) gelişmiş olur. Bu kan şekeri yüksekliği sürekli olarak devam edecek olursa organlarımızda (sinir, göz, kalp, böbrek vs) zaman içerisinde ciddi bozukluklara neden olur.

Diyabet ya da Şeker hastalığı  ya da Şeker hastalığı Tarihçesi
Diyabet ya da Şeker hastalığı  ya da Şeker hastalığın Tarihçesi Milattan önce iİkibin yıldan beri bazı yazıtlarda Diyabet ya da Şeker hastalığı  ya da Şeker hastalığından bahsedilmektedir. Mısır’da Ebers papirüslerinde çok idrara çıkma  (poliüri) olarak bahsedilmektedir. Milattan sonra 2. yüzyılda Kapadokyalı Arateus bu hastalığın etin, kolların ve bacakların eriyerek kana geçmesine yol açtığını belirterek akıp boşalma anlamına gelen “diabetes” (1) kelimesini kullanmıştır. bni Sina (980-1037) ilk kez ayaklarda görülen “Diyabet ya da Şeker hastalığı  ya da Şeker hastalığı gangreni” tanımlayarak şeker hastalığının sinirleri bozbileceğini ilk kez açıklamıştır. Paracellus (1493-1541) Diyabet ya da Şeker hastalığı  ya da Şeker hastalığı li hastalara açlık kürleri uygulamış, daha sonraki yıllarda da Diyabet ya da Şeker hastalığı  ya da Şeker hastalığı  hastalığı ve tedavisi üzerinde çeşitli araştırmalar yapılmıştır.

Claude Bernard 1813-1878 yılları arasında hastalarda şeker yapımının arttığını ve merkezi sinir sisteminin bozulduğunu göstermiştir. 1921 yılından itibaren Diyabet ya da Şeker hastalığı  ya da Şeker hastalığı  tedavisinde Frederick Banting ve Charles Best’in bulduğu insülin kullanılmaya başlanmıştır. Daha sonra ağızdan şeker ayarını düzenleyen ilaçlar keşfedilmiş ve ilerleyen yıllarda da çok daha yeni ve yararlı katkılar sağlanmıştır. Diabetes Mellitusun oluşumunu ve hastalık ilerlerken yararttığı yan etkileri aydınlatmaya yönelik araştırmalar ve tedavisi ile ilgili çalışmalar devam etmektedir. Bu aşamada en önemli keşif insülinin insanlık yararına sunulması olmuştur. İnsülin kullanıma girinceye kadar tip 1 Diyabet ya da Şeker hastalığı  ya da Şeker hastalığı lilerin tamamı ketoasidoz komasından kaybedilirken, bu gün bu oran %1’ler civarına inmiştir. Son yıllarda insanda insülin salınım ve etki fizyolojisini daha iyi taklit etmeye dönük ilaç tedavileri ve insülin pompa tedavileri de kullanım alanına girmiştir.

Gizli Şeker “PreDiyabet ya da Şeker hastalığı ”
Gizli Şeker “PreDiyabet ya da Şeker hastalığı ”Normal glukoz toleransı üst sınırı ile aşikar Diyabet ya da Şeker hastalığı  ya da Şeker hastalığı  arasındaki süreç “preDiyabet ya da Şeker hastalığı ik dönem” olarak adlandırılır.



Ara süreçte glukoz metabolizmasının ara bozuklukları olan “Bozulmuş Açlık Glukozu” (BAG: aclık kan glukozunun 100-125 mg/dl olması) ve “Bozulmuş Glukoz Toleransı” (BGT: Oral glukoz tolerans testinde 2.saat kan glukozunun 140-199 mg/dl olması) olarak yer alır. Bu ara surecteki kişiler “preDiyabet ya da Şeker hastalığı ik” olarak kabul edilmektedirler

Erken metabolik değişiklikleri oluşturan BAG ve BGTden Diyabet ya da Şeker hastalığı  ya da Şeker hastalığı e geçiş çoğu kez yıllar sürebilir. Çalışmalar, preDiyabet ya da Şeker hastalığı  ya da Şeker hastalığı kişide izole BAG bulunması halinde takip eden 10 yıl içinde Diyabet ya da Şeker hastalığı  ya da Şeker hastalığı  gelişme riskinin %10-15; izole BGT bulunması halinde ise riskin %35 düzeyinde olduğunu gostermektedir.  Gizli Diyabet ya da Şeker hastalığı  ya da Şeker hastalığı in en önemli özelliği bu evrede de kalp-damar hastalıkları riskinin artmış olmasıdır. Her ne kadar kalp-damar hastalıklarındaki artış riski tip 2 Diyabet ya da Şeker hastalığı  ya da Şeker hastalığı liler kadar değilsede yine de önemsenmesi gerekir. Son yıllarda gizli Diyabet ya da Şeker hastalığı  ya da Şeker hastalığı  tanısı alan bireylerde Diyabet ya da Şeker hastalığı  ya da Şeker hastalığı  gelişme riski ve potansiyeli olanlarında ilaç tedavileri ile tedavi edilmeleri hususnda tekeğilim vardır. Bu evredeki hastaların yaşam biçimi değişikliğiyle uzun yıllar Diyabet ya da Şeker hastalığı  ya da Şeker hastalığı lerini geciktirebilecekleri hususunda hekimleri ile yakın bilgi alışverişinde bulunmaları gerekir. Bu hastalığı tanımlanan bireylerin sık sık kan şekerlerini kontrol ettirmeleri gerekir.

Tip 1 Diyabet ya da Şeker hastalığı  ya da Şeker hastalığı
Tip 1 Diyabet ya da Şeker hastalığı  ya da Şeker hastalığı Gecmişte “insuline bağımlı Diyabet ya da Şeker hastalığı  ya da Şeker hastalığı “, “juvenil Diyabet ya da Şeker hastalığı  ya da Şeker hastalığı “, “çocukluk çağında başlayan Diyabet ya da Şeker hastalığı  ya da Şeker hastalığı ” ya da “tip 1 Diyabet ya da Şeker hastalığı  ya da Şeker hastalığı ” olarak da adlandırılan bu hastalıkta insulin yapımından sorumlu pankreas beta hücrelerinin harabiyetine bağlı olarak gelişen mutlak insulin eksikliği vardır. Bu hastalarda günlük enjeksiyonlarla insulin eksikliğinin telafi edilmesi gereklidir.. Tip 1 Diyabet ya da Şeker hastalığı  ya da Şeker hastalığı in gerçek nedeni bilinmemektedir. Tip 1 Diyabet ya da Şeker hastalığı , bu hastalığa genetik yatkınlığı olan kişilerde genellikle viral enfeksiyonlar, stres ya da travma gibi tek olay sonrasında tetiklenmektedir. Bunun sonucu genetik yatkınlığı olan bireylerde insülin hormonunun imal edildiği pankreasın beta hücreleri, otoimmün teksüreç sonrası tamamen ortadan kalkar. Böylece bireylerde glukoz maddesini hücrelerin içine sokan insülin hormonu yok olur.  Tüm Diyabet ya da Şeker hastalığı  hastalarının %5-10’u tip 1 Diyabet ya da Şeker hastalığı lidir. Tanı sırasında hastaların ağız kuruluğu, çok su içme, sık idrara çıkma, sürekli açlık hissi, kilo kaybı, bulanık görme, yorgunluk ve halsizlik gibi yakınmaları vardır. Bu yakınmalar çoğunlukla son birkaç gün ya da birkaç hafta içinde ortaya çıkar. Son yıllara dek Diyabet ya da Şeker hastalığı in bu tipi yalnızca çocuklarda görülmekte iken günümüzde yetişkin yaşlarda da görülmeye başlanmıştır. Tip 1 Diyabet ya da Şeker hastalığı  olgularının yarısı 15 yaşından sonra ortaya çıkmaktadır. Erişkin yaşta (genellikle 25 yaşından sonra) görülen tip 1 Diyabet ya da Şeker hastalığı  formu “LADA” (latent autoimmune diabetes in adult) olarak adlandırılmaktadır. Tip Diyabet ya da Şeker hastalığı  hastaların tekkısmı bebeklik yaşlarında da gelişebileceği için bu yaş gruplarında hastanın şeker tedavisi kadar vücut gelişimlerinin de yakından takibi gerekir.

Tip 2 Diyabet ya da Şeker hastalığı
Tip 2 Diyabet ya da Şeker hastalığı Gecmişte “insuline bağımlı olmayan Diyabet ya da Şeker hastalığı “, “erişkin Diyabet ya da Şeker hastalığı ” ya da “tip II Diyabet ya da Şeker hastalığı ” olarak da isimlendirilen hastalık, en yaygın görülen Diyabet ya da Şeker hastalığı  formudur. Tüm dünyada tanı konulan Diyabet ya da Şeker hastalığı  vakalarının %90’dan fazlasını tip 2 Diyabet ya da Şeker hastalığı  oluşturmaktadır. Tip 2 Diyabet ya da Şeker hastalığı  genetik zeminde genellikle obezite ve fiziksel inaktiviteye bağlı olarak görülmektedir. Hastalığın temelinde genetik olarak yatkın kişilerde yaşam tarzı ile tetiklenen insulin direnci ve zamanla azalan insulin sekresyon azalması söz konusudur. Gelişmiş ülkelerde toplumun %5-10’u tip 2 Diyabet ya da Şeker hastalığı lidir. Tip 2 Diyabet ya da Şeker hastalığı lilerin yakınmaları tip 1 Diyabet ya da Şeker hastalığı lilere benzemekle birlikte daha hafiftir. Bu sebeple hastalık gerçek başlangıcından yıllar sonra (ortalama 5 yıl sonra) fark edilir, hatta bazen komplikasyonlar geliştikten sonra tanı konabilir. Tip 2 Diyabet ya da Şeker hastalığı  genellikle 40 yaşından sonra ortaya çıkar ve yaşlanma ile sıklığı artar. Bununla beraber, son yıllarda obezitenin çocukluk çağında da artması ile birlikte çocuk ve adölesan çağda da tip 2 Diyabet ya da Şeker hastalığı  görülmeye başlamıştır. Gelişmiş ülkelerde 15 yaş altında görülen Diyabet ya da Şeker hastalığı  vakalarının yarısına yakınının tip 2 Diyabet ya da Şeker hastalığı li olduğu bildirilmektedir. Buradan dikkat edilmesi gereken en önemli hususlardan biri tekbireyde tip 2 Diyabet ya da Şeker hastalığı  ne kadar ilerleyen yaşlarda ortaya çıkarsa o kadar yan etkiler az görülür. Yani tip 2 Diyabet ya da Şeker hastalığı i önleyemesek bile, ortaya çıkışını geçiktirmek de yararlıdır.

Diyabet ya da Şeker hastalığı  ve Gebelik
Diyabet ya da Şeker hastalığı  ve Gebelikİlk kez gebelik sırasında ortaya çıkan Diyabet ya da Şeker hastalığı  formuna Gestasyonel Diabetes Mellitus (GDM) denilmektedir. Gebeliklerin %2-4’ünde gestasyonel diabetes mellitus görülmektedir. GDM tanısı tüm gebelerde önce 50 gr glukoz içirilip 1. saat kan şekeri bakılarak, bu testi bozuk çıkanlarda ise 75 gr glukoz içerilerek 2 saatlik tektest ve doktor değerlendirmesi ile kesin tanısı konur. Belirtileri genelde silik seyreder bazende tip 2 Diyabet ya da Şeker hastalığı e benzer. Ancak gebelik sırasındaki rutin taramalar nedeniyle genellikle semptomlar fark edilmeden önce tanı konulur.



Gestasyonel Diyabet ya da Şeker hastalığı  doğumdan sonra genellikle düzelir fakat sonraki gebeliklerde tekrarlama riski yüksektir (yaklaşık %50).  Ayrıca GDM öyküsü olan kadınların ileriki yaşamlarında tip 2 Diyabet ya da Şeker hastalığı li olma riski %40-80’e kadar varmaktadır. Bu sebeple gestasyonel diabetes mellitus tanısı almış kadınların doğum sonrasında preDiyabet ya da Şeker hastalığı ik olarak kabul edilip koruma programına alınmaları gereklidir. GDM tanısı konan birey doğumdan sonra aktif tekyaşam sürmeye, ideal kilosunu korumaya ve Diyabet ya da Şeker hastalığı  gelişmini kolaylaştırabilecek ilaçlardan uzak durmaya özendirilmelidir.

Diyabet ya da Şeker hastalığı li Psikolojisi
Diyabet ya da Şeker hastalığı li PsikilojisiSağlığımızla ilgili herhangi akut ya da kronik ciddi tekdurum, bizde psikolojik tepkiler oluşmasına neden olabilir. Bu tepkiler tamamen doğal ve sağlıklıdır. Bu durum, özellikle kişinin tekuyum sağlama sürecine gereksinim duyduğu uzun süreli ya da ömür boyu sürecek hastalıklarda ortaya çıkar. Hastalığın ve tedavisinin yarattığı gerginlik, kişinin uyum kapasitesini tüketerek, psikolojik tepkiler ortaya çıkmasına neden olabilir. Ancak şunu da belirtelim ki, bu tepkileri herkes yaşamak zorunda olmadığı gibi bunların şekli ya da şiddeti de kişiden kişiye değişebilir. Yaşam boyu süren tekhastalık olan Diyabet ya da Şeker hastalığı  tanısı konduktan sonra, yaşam tarzınızda zaman zaman sizi oldukça zorlayacak değişiklikler yapmak zorunda kalırsınız. Bu değişiklikler sadece sizin değil, benzerizamanda ailenizin de yaşamını etkileyen tekboyutta olabilir. Diyabet ya da Şeker hastalığı  tanısı alan tekkişi olarak sizin ve ailenizin, uyum sürecinde yaşayabileceğiniz psikolojik tepkiler şöyle sıralanabilir:

İnkar , Size doktor tarafından konulan “Diyabet ya da Şeker hastalığı es Mellitus” tanısı almadığınızı ya da bu hastalığın teksüre sonra geçeceğini düşünebilirsiniz. İlaçlarınızı almayı ya da kan şekeri düzeyinizi ölçmeyi bilinçli olarak ihmal edebilir, sağlıksız yiyeceklere yönelebilir. Aile üyeleri de mümkün olduğunca Diyabet ya da Şeker hastalığı  hastalığı hakkında hiç tekşey düşünmemeye çalışabilir.
Öfke, “Neden ben?” şeklinde düşünüp ailenize ya da arkadaşlarınıza karşı öfke duyabilirsiniz. Özellikle çocuk ve ergen hastaların aileleri kendilerine, eşlerine ya da doktorlara karşı kızgınlık hissedebilirler. Aslında bu durumda kızgınlık duyulan, Diyabet ya da Şeker hastalığı in kendisidir.
Depresyon, Kendinizi üzgün, yorgun ya da ümitsiz hisedebilir, Diyabet ya da Şeker hastalığı in hayatınızı mahvettiğini düşünebilirsiniz. Benzerizamanda, aile üyeleri de depresyon yaşayabilirler. Sık sık ağlayarak, Diyabet ya da Şeker hastalığı le ilgili en olumsuz olasılıkların ileri yıllarda kendilerinde de gelişeceği düşüncesinde yoğunlaşabilirler.

Korku ve Kaygı, Diyabet ya da Şeker hastalığı iniz ve yaşamınızdaki diğer şeyler hakkında endişe duyabilirsiniz. Tip 1 Diyabet ya da Şeker hastalığı  tanısı almışsanız, insülin iğnelerinden çekinebilirsiniz. Hipoglisemik reaksiyonlar (kan şekerinin ani düşmesi) sırasında yaşananlar sizi korkutabilir. Yaşam boyu sizinle beraber olacak tekhastalığa sahip olma düşüncesi sizde panik duygusu yaratabilir. Ayrıca aileniz de tedavide yanlış ya da eksik birşey yapabilecekleri endişesini taşıyabilirler.
Suçluluk, Diyabet ya da Şeker hastalığı li olmanızın sizin hatanız olduğunu düşünebilirsiniz. Ailenin geri kalanının yaşamlarını kısıtladığınız ve tekşekilde yaşam tarzlarını değiştirmek zorunda bıraktığınız düşüncesiyle suçluluk hissedebilirsiniz. Çocuk ve ergen Diyabet ya da Şeker hastalığı lilerin aileleri ise, hastalığı kendi hatalarıymış gibi hissedebilirler ya da daha erken fark etmedikleri için kendilerini suçlayabilirler. Buraya kadar anlatılanlar, sizi korkutmasın. Hem Diyabet ya da Şeker hastalığı  tanısı alan kişi, hem de ailesi için kızgınlık, üzüntü, şaşkınlık ya da diğer duyguları hissetmek son derece doğal ve sağlıklıdır. Unutulmamalıdır ki, tüm bu duygusal karışıklık esnasında hem Diyabet ya da Şeker hastalığı li bireye, hem de ailesine yardımcı olabilecek çeşitli yöntemler bulunmaktadır.

Psikolojik Tepkilerle Nasıl tedavisi?
İnkar İle Baş Etme, Destekleyici aile üyeleri ve arkadaşlarınızla Diyabet ya da Şeker hastalığı  hakkında konuşun. Hastalık hakkında olabildiğince bilgi edinmenizin ve yakın çevreden tekDiyabet ya da Şeker hastalığı ik birey ile paylaşımlarda bulunmanızın da hastalığınızı kabul sürecinde size yararı olacaktır.
Öfkeyi Yatıştırma, Fiziksel tekaktivite, duyguların yazıya dökülmesi, derin nefes alıp 10’a kadar sayma gibi gevşeme egzersizleri, öfkeyi yatıştırmak için kullanılabilecek yöntemlerden bazılarıdır.
Depresyon, Korku ve Kaygı ile Baş Etme, Duyguların tekaile üyesi ya da tekarkadaş ile paylaşılması, düşünce ve duyguların yazılması, yürüyüş ya da egzersiz yapılması, tüm ailenin birlikte yapabileceği tekaktivite planlanması, teksüreliğine de olsa Diyabet ya da Şeker hastalığı i düşünmemenizi sağlayabilir.

Tip 1 Diyabet ya da Şeker hastalığı İlaç Tedavisi:
Tip 1 Diyabet ya da Şeker hastalığı  tedavisinde kullanılacak tek ilaç insülindir. Tedavi amacı, kan glukozunu normal düzeylerde tutmak, Diyabet ya da Şeker hastalığı e bağlı akut ve kronik komplikasyonların oluşumunu önlemek, varsa ilerlemesini durdurmak, normal büyüme ve gelişmeyi sağlamaktır. İnsülinler basit tekbiçimde etki sürelerine göre, hızlı, kısa, orta ve uzun etkili insülinler olarak tanımlanırlar. Tekde günümüzde en çok tercih edilen insülinler, elde edildiği yönteme göre, insan insülini ya da analog insülinler olarak sınıflandırılırlar. Tip 1 Diyabet ya da Şeker hastalığı iklerin tedavisinde yoğun insülin tedavisi (bazal-bolus) esastır. Bu yönteme göre günde 3 ya da daha fazla subkutan (cilt altı) insülin tedavisi ya da sürekli subkutan insülin infüzyon (CSII/ insülin pompa) tedavisi şeklinde uygulama yapılır. Kısa ve orta etkili human (insan) insülinlerle, hızlı etkili ve uzun etkili analog insülinler bu amaçla kullanılır. Kısa etkili human insülinler 3 ana öğünde her yemekten 30 dakika önce, orta etkili insülinler ise genellikle günde 1 kez akşam yemeğinde uygulanır. Hızlı etkili insülinler 3 ana öğünde yemekten 10 dakika önce uzun etkili analog insülinler ise 24 saat etki süresi olduğu için günün herhangi tekzamanında yemekten bağımsız olarak ama tercihen akşam subkutan uygulanır.

Kısa etkili insan ya da hızlı etkili analog insülinler (bolus) yemek sonu (postprandiyal) glisemiyi, orta etkili insan ya da uzun etkili analog insülinler (bazal) açlık kan şekerini kontrol eder. Tip 1 Diyabet ya da Şeker hastalığı  tedavisinde “bazal-bolus” insülin tedavisi esastır ancak çoklu doz insülin tedavisini uygulayamayacak Diyabet ya da Şeker hastalığı lilerde kısa etkili ve orta etkili insan insülini ya da hızlı etkili ve uzun etkili analog insülinler içeren hazır karışım insülinler sabah ve akşam yemeklerinden önce uygulanabilir.

Tip 1 Diyabet ya da Şeker hastalığı te insülin tedavisi planlanırken hastalar beslenme tedavisi ve egzersiz programlarını mutlak uygulanmalıdır. Bazal-Bolus insülin tedavisi kullanılan kişilere özellikle analog hızlı etkili insülin önerilen hastalara mutlaka karbonhidrat sayımı eğitimi verilmelidir. Hastalarımızın kan şekerlerini ayarlarken hedef kan glukoz düzeylerini mutlaka bilmeleri gerekir. Hedef kan şekeri düzeyleri bireylerin başka hastalıklarının olup olmaması ya da yaşına göre değişiklikler gösterir.
Tip 2 Diyabet ya da Şeker hastalığı te İlaç Tedavisi:

Tüm Diyabet ya da Şeker hastalığı iklerin %90’ından fazlasını tip 2 Diyabet ya da Şeker hastalığı ikler oluşturur ve bu grup genellikle tip 1 Diyabet ya da Şeker hastalığı ik hastaların aksine aşırı kilolu ya da obezdirler. İyi glisemik kontrolün erken sağlanması Diyabet ya da Şeker hastalığı e bağlı gelişecek olan bozuklukları (komplikasyonları) azaltırya da geciktirir. Diyabet ya da Şeker hastalığı linin tedavisinde olumlu yönde uygulanacak yaşam tarzı değişikliğinin yerini tutacak hiçtekilaç yoktur. Yaşam tarzı değişiklikleri yalnız kan şekeri üzerine değil, diğer tüm risk faktörleri üzerine de olumlu etki gösterir. Yaşam tarzı değişikliğinin iki bileşeni olan beslenme alışkanlıklarının düzenlenmesi ve yeterli fiziksel aktivite düzeyi için öneriler, sigaranın kesilmesi vs. hastanın özelliklerine göre bireysel olarak belirlenmelidir. Kan şekeri normale getirilirken kan lipid düzeyleri ve kan basıncı da düzenlenmelidir.

Ağızdan Alınan Kan Şekerini Düşüren İlaçlar Başlıca 3 Gruptur

İnsülin direncini azaltan ilaçlar (insülin duyarlılığını artıranlar) İnsülin salgılatıcılar ve Barsaktan karbonhidrat emilimini azaltanlar
İnkretin bazlı tedaviler     İnsülin direncini azaltan ilaçlar (İnsülin duyarlılığını artıranlar):

1. Metformin: Tip 2 Diyabet ya da Şeker hastalığı  tanısı alan kişilere yaşam biçimi değişimi ile birlikte ilk kullanılacak ilaç metformindir. HbA1C düzeylerini yaklaşık %1-2 düşürür. Kilo aldırmaz, hatta az da olsa kaybettirir. Gaz, şişkinlik gibi yan etkiler genellikle geçicidir. Diyare, ağızda metalik tad başlıca yan etkilerdir. Böbrek fonksiyon bozukluğu (serum kreatinini erkeklerde ≥1.5 mg/dl, kadınlarda ≥1.4 mg/dl) , kronik alkolizm, karaciğer hastalığı, konjestif kalp yetmezliği, akut miyokard infarktüsü, kronik akciğer hastalığı, major cerrahi girişim, sepsis ya da azalmış doku perfüzyonu, intravenöz radyografik kontrast incelemede (en az 3 gün önce kesilmelidir) kullanılmamalıdır. 850 mg ve 1000 mg’lık tabletleri vardır. Genellikle sabah-akşam tok karna günde 2 kez alınır

2. Glitazonlar (Pioglitazon): HbA1C düşürücü etkisi: %1-2’dir. Kilo artışı, sıvı birikimi (ödem), postmenopozal kadınlarda ve ayrıca erkeklerde osteoporotik kırık riskinde artış başlıca yan etkilerdir. Kalp yetersizliğinde kullanılmaz. 15 – 30 – 45 mg’lık tabletleri vardır. Yemekten bağımsız olarak günde 1 kez alınır.
B. İnsülin Salgılatıcılar:

1.Glinidler: Kısa etkili insülin salgılatıcı ajanlardır. Nateglinid ve repaglinid olarak 2 farklı farmakolojik yapısı vardır. Tokluk kan şekeri üzerine etkilidirler. HbA1C düşürücü etkileri: %0.8-2 olarak bildirilmiştir.. Hipoglisemi yapabilir. Repaglinidin 0.5,1 ve 2 mg’lık tabletleri, nateglinidin ise 120 mg’lık tableti vardır. Ana öğünlerde yemeklerden hemen önce günde 3 kez alınır. Öğün atlanılırsa ilaç alınmaz.
2. Sülfonilüreler: Günümüzde kısa ve orta etkili olanlar kullanılmaktadır.
Gliklazid, Glimeprid, Glibenklamid, Glipizid, Glibornurid etken madde olarak mevcut olup HbA1C düşürücü etkileri: %1-2’dir. Hipoglisemi, kilo alımı, nadir olarak alerjik reaksiyonlar başlıca yan etkilerdir. Tip 1 Diyabet ya da Şeker hastalığı te, karaciğer ve böbrek yetersizliği, gebelik, ağır enfeksiyon, travma, cerrahi girişimlerde kullanılmaz.. Yemekten önce aç karna alınır. Genelde günde 1 ya da 2 kez verilir.
C. Bağırsaktan Karbonhidrat Emilimini Azaltanlar

1.Alfa Glikozidaz İnhibitörü: Akarboz özellikle tokluk kan şekeri üzerine etkilidir. HbA1C düşürücü etkisi: %0.5-1’dir. Kilo artışına neden olmaz. Aşırı gaz en önemli yan etkidir. Karaciğer yetmezliği, böbrek yetmezliği ve gebelikde kullanılmaz. 50 ve 100 mg’lık tabletleri vardır. Her öğünde ilk lokma ile çiğnenerek alınır. Önce küçük dozla başlanır. İlk gün akşam yemeğinin ilk başlangıcında 25 mg, sonra sabah-öğlen akşam 2-3 gün yemeğin ilk başlagıcında 50 mg ve devamı günde 3 kez 100 mg verilmelidir.
D.İnkretin Bazlı Tedaviler:
Başlıca enjeksiyon olarak yapılan Exenatide, Liraglutid, ve ağızdan alınanlar Sitagliptin, Vildagliptin olarak mevcuttur. Tokluk şekeri üzerine etkilidir. HbA1C düşürücü etkisi: %1-2. Kilo aldırıcı etkisi yoktur aksine kaybı bile olabilir. Uzun süreli güvenlik verileri bilinmemektedir. Bu grupta bulunan sitagliptin ve vildagliptin ağız yolu ile alınan ilaçlardır. Ağızdan alınan bu iki ilaçın kan şekerini düşürücü etkisi, iğne şeklinde yapılanlara göre daha düşüktür.

Diyabet ya da Şeker hastalığı  Bakımı
Diyabet ya da Şeker hastalığı  Bakımı Diyabet ya da Şeker hastalığı  bireyler her açıdan özel ve özenli tekbakıma ihtiyaç duyarlar. Diyabet ya da Şeker hastalığı li bireylerde cilt bakımı, tırnak bakımı, insülin yapılan yerlerle ilgili ve insülin pompası kullananlarda ise enjeksiyon yerleri ile ilgili özel bakıma ve bakım bilgilerine ihtiyaç vardır. Bunların yanı sıra seyahatler, uzun yolculuklar, okul dönemi, gebelik ve ileri yaşlarda olan Diyabet ya da Şeker hastalığı ik bireylerin çok daha farklı bakım ihtiyaçları oluşur. Ayak bakımı özellikle çok önemsenmelidir. Her akşam ayaklar ılık sabunlu su ile yıkanıp, çok iyi kurulanmalıdır. Ayakta görülen cilt kalınlaşması ve çatlamalar ayak parmak aralıkları hariç uygun tekkremle yumuşatılmalıdır. Tırnak kesimi için banyodan sonra tırnaklar yumuşak iken tırnak düz olarak kesilmeli ve tırnaklar tahta törpü ile törpülenmelidir. Ayak tırnaklar çok dipten kesilmemeli ve yaralanmaya izin verilmemelidir. En ufak tekyara bile hemen doktora danışılmalıdır. Yara yeri kendiliğinden düzelir diye beklenmemelidir.
İnsülin yapılan yerlere dikkat etmek gerekir. İnsülin yapılan yerlerin yanı sıra ellerimizde temiz olmalıdır. İnsülin pompası kullananlarda enfeksiyonden korunmak için temizlik ilkelerine özellikle uyulmalıdır. Bu bakımlar ile ilgili doktorunuz ve bu konuda eğitim almış Diyabet ya da Şeker hastalığı  hemşirelerinden detaylı bilgiler alınabilir.

Diyabet ya da Şeker hastalığı in Komplikasyonları
Komplikasyonlar (Programlar)PreDiyabet ya da Şeker hastalığı ik (gizli Diyabet ya da Şeker hastalığı ) süreçte bile kardiyovasküler hastalık riski orta derecede artar. Diyabet ya da Şeker hastalığı  gelişimi ile birlikte bu risk çok yükselir. Diyabet ya da Şeker hastalığı lilerde kalp damar hastalığı görülme ihtimali sağlıklı bireylere göre 2-5 kat kadar artar. Diyabet ya da Şeker hastalığı in kronik komplikasyonlarının da bu safhada ortaya çıkan değişikliklerle ilişkili olduğu ileri sürülmektedir. Sıkı şeker kontrolü sağlamanın yanısıra kan basıncı ve lipidlerin de hedef düzeylere düşürülmesi ile bu komplikasyonların azaltılabileceği klinik çalışmalarla ortaya konulmuştur. Bununla beraber bu hastalığın toplum sağlığına yükü çok yüksektir. Ancak Diyabet ya da Şeker hastalığı lilerde komplikasyon gelişince hasta maliyetleri duruma göre 10-100 kata kadar artar.

Diyabet ya da Şeker hastalığı e bağlı komplikasyonları temel iki başlıkta toplamak mümkündür.

1-Diyabet ya da Şeker hastalığı in akut (hızlı gelişen) komplikasyonları,
2-Diyabet ya da Şeker hastalığı in kronik (müzmin) komplikasyonları olarak sıralanabilir.
Diyabet ya da Şeker hastalığı  Zamanla Kalp, Damarlar, Göz, Böbrek ve Sinirlerde Yapısal Değişikliklere Yol Açabilir.
Diyabet ya da Şeker hastalığı in kronik komplikasyonlarını temel 3 başlıkta toplamak mümkündür. Bunlar:
1-Küçük damarlarda oluşan komplikasyonlar
2-Orta ve kalın damarlarda oluşan komplikasyonlar
3-Diğer komplikasyonlar olarak sınıflandırabiliriz.
Kardiyovasküler hastalıklar: Diyabet ya da Şeker hastalığı  koroner arter hastalığı ve inme riskini 2-5 kat artırır. Diyabet ya da Şeker hastalığı lilerin %60-75’i kardiyovasküler hastalıklar (koroner arter hastalığı ve inme) nedeniyle kaybedilmektedir.

Diyabet ya da Şeker hastalığı ik ayak ülserleri: Diyabet ya da Şeker hastalığı lilerde hem periferik nöropati (sinir duyarlılığında azalma) hem de iskemi sebebiyle ayak ülserleri ve nihayetinde amputasyonlar sık görülür. Çalışmalar, travmatik nedenler dışında, ayak amputasyonuna yol açan sebeplerin %50’sinin Diyabet ya da Şeker hastalığı ten kaynaklandığını göstermektedir. Dünyada her 30 saniyede bir, Diyabet ya da Şeker hastalığı ik ayak ülseri nedeniyle tekhastanın ayağının kesildiği tahmin edilmektedir . Ülkemizde her 5 Diyabet ya da Şeker hastalığı liden birinde değişik düzeylerde ayak kesilmeleri görülmektedir.

Diyabet ya da Şeker hastalığı in Akut Komplikasyonları:
Diyabet ya da Şeker hastalığı in akut komplikasyonları denince:
1-Diyabet ya da Şeker hastalığı ik ketoasidoz koması: Kanımızda insülin hormonunun hiç kalmaması ya da dolaylı olarak yetmemesi sonucu hızla gelişen koma tipidir. Saatler içinde gelişir. Çok fazla sıvı kaybı vardır. Kan şekeri genellikle 250-500 arasıdır. Kan ve idarada keton cisimcikleri saptanır. Hastanın kanında asidoz denen tekdurum oluşur. Öldürücü tektablodur. Tekrarlamaları mutlaka önlemek gerekir. Tedavisi hastane şartlarında yapılmalıdır.

2-Hiperosmolar nonketotik koma: Her yaşta görülebilir. Ancak daha çok ileri yaşlarda ortaya çıkar. Sinsi ve yavaş yavaş gelişir. Kanımızdaki sıvı kaybı daha fazladır. Ortalama 6-9 litre sıvı kaybı olur. Şuur bulanıklaşır. Başka hastalıklarıda olan yaşlılarda ölüm ihtimali fazladır. Tedavisinde sıvı tedavisini dikkatli yapmak gerekir. Tedavi mutlaka hastane şartlarında yapılmalıdır.
3-Laktik asidoz koması: Özllikli tekkoma tipidir. Tanı hastane şartlarında konur. Tedavisi mutlak hastane de yapılmalıdır.
4-Hipoglisemi komaları anlaşılır: Çok hızlı gelişir. İnsülin ve ağızdan şeker düşüren bazı ilaçlarla daha fazla gelişir. Şuuru bulanık olanlarda hemen ağızdan şeker verilmelidir. Şuuru kapalı olanlarda ise “Glukagon” ignesi ya da damarda %5, 10, 20, 30, Dekstroz (şekerli serum) verilmelidr. Hipoglisemi olduğu düşünülen hastaya müdahale çok hızlı yapılmalıdr. Hemen ya da en geç 1-2 dk içinde yapılması gerekir.

Evde şeker hastalığında Glikoz Takibi
Şeker Hastalığını Kendi Kendine Kontrol Ne Demektir? Faydaları Nelerdir?
Diyabet ya da Şeker hastalığı ik hastanın evde kendi kendine takip yapması meraklarını giderir, kolay ve ucuz glisemi kontrolü sağlar, hipoglisemi ve hiperglisemini ataklarının tespiti ve gerekli önlemlerin alınması, komplikasyonların erken tanısı ve gelişiminin geciktirilmesi ya da önlenmesi açısından önemlidir. Diyet, egzersiz ve kan şekeri düzeyleri ile bağlantılı olarak hastanın eğitimine yardımcı olur, hastanede yatış sıklığını ve yatış süresini azaltır, daha esnek tekyaşam sürdürmesini sağlar. Evde glisemi takibi kısa ve uzun dönemde, Diyabet ya da Şeker hastalığı in takip ve tedavi maliyetini azaltır.
Kan Şekeri Takip Yöntemleri Nelerdir?
Evde kendi kendine kontrolünü yapan Diyabet ya da Şeker hastalığı li görsel yöntemle ya da şeker ölçüm cihazları yardımı ile kan şekeri takibini yapabilir. Görsel yöntemde test çubukları (stripler) kullanılır. Strip üzerine parmak ucundan kan damlatılır. Glisemi düzeyine göre strip üzerinde oluşan renk değişikliği strip kutusu üzerindeki standart renk kataloğu ile karşılaştırılarak glisemi ölçülür. Kan şekeri ölçüm cihazı gerektirmeyen bu yöntem güvenilir ve ucuz olması nedeni ile kullanılmaktadır.
Şeker ölçüm cihazları ile kan şekerinin ölçümünde görsel yöntemdeki gibi yine stripler kullanılmaktadır. Çeşitli ölçüm cihazları mevcuttur ve her alet için belirli tekstrip ya da kartuş kullanılmaktadır. Benzer olmakla birlikte her alet için farklı kullanma biçimi mevcuttur.


Evde Kan Şekeri Ölçüm Sıklığı Ne Olmalıdır?
Kan şekeri ölçüm sıklığını Diyabet ya da Şeker hastalığı linin ihtiyacları belirler. İnsülin pompası ya da insülin enjeksiyonu kullanan ve gebe olan Diyabet ya da Şeker hastalığı ikler glisemi kontrolü sağlanana kadar hergün günde en az 3-4 kez glisemi ölçümü yapmalıdır. Ölçümlerin sabah kahvaltısından, öğle ve akşam yemeğinden ve gece öğününden önce yapılması önerilir. Glisemi kontrolü sağlanmış olsa bile ölçümlere devam edilmelidir.
Tip 1 Diyabet ya da Şeker hastalığı li ve kan şekeri çok oynak olan hastalarda haftada tekkez günde 8-9 kez kan şeker profili yapılmalı ve hatta bu hastalarda şeker ayarı başarılamıyor ise ayda tekkez özel glisemi kontrolu yapan “sensör”lerle kan şekerlerinin ölçüm yararlı olur.
Glisemi kontrolü olmayan ve insülin kulanmayan tip 2 Diyabet ya da Şeker hastalığı iklerin sabah kahvaltıdan önce ve öğünden 2 saat sonra postprandial glisemi takibi yapması gereklidir. Glisemi kontrolü sağlanan tip 2 Diyabet ya da Şeker hastalığı ikler sadece diyetle ayarlı olmuş olsa bile, şeker ölçümlerini haftada iki gün ve yine açlık ve tokluk kan şekerlerini ölçme şeklinde sürdürmelidirler. Bu tip takiplerde kan şekerinin ayar durumuna göre doktorunuza özellikle danışılması gerekir.
ANCAK HER HASTANIN KENDİ KAN ŞEKERİNİ ÖLÇMESİ VE ÇIKAN SONUCA GÖRE, SONUÇLAR İYİ DEĞİLSE DOKTORUNA DANIŞARAK İLAÇ DOZLARINI YENİDEN AYARLANMASI YARARLI OLUR.

Okulda şeker hastalığında  Diyabet takibi
Diyabet ya da Şeker hastalığı li çocukların okul yaşamı boyunca sağlıklarının korunması ve kendilerini güvende hissetmeleri için öğretmenler ve ailelerin yakın işbirliğine ihtiyaç vardır.
Diyabet ya da Şeker hastalığı li çocukların sınıflarında kan şekeri ölçümüne ve insülin yapmalarına izin verilmeli, bunun için uygun mekan/revir oluşturulması sağlanmalıdır ve çocuğun izni alınarak gerekirse Diyabet ya da Şeker hastalığı  konusunda diğer öğrencilere bilgi verilmelidir.
Diyabet ya da Şeker hastalığı  tedavisinde beslenme planlaması çok önemlidir ve Diyabet ya da Şeker hastalığı li çocukların ara öğün almalarına ihtiyaç vardır. Bu nedenle Diyabet ya da Şeker hastalığı li çocukların sınıflarda ara öğün almalarına izin verilmelidir.
Diyabet ya da Şeker hastalığı li çocukların arkadaşlarının katıldığı beden eğitimi dersleri, okul gezileri gibi aktivitelere katılması sağlanmalı ve hiçtekşekilde Diyabet ya da Şeker hastalığı li oldukları için bu tür aktivitelerden uzak tutulması yoluna gidilmemelidi.

Acil Durumlar yöntemler
Acil durumlar kan şekerinin çok fazla arttığı durumlarda yada kan şekerinin hızla çok düştüğü durumlarda görülür. Bu durumlarda mutlaka doktorunuza danışmanız gerekir. Diyabet ya da Şeker hastalığı e bağlı acil durumlarda yaşam tehlikeye gireceği için bireylerin evinde idrarda keton bakılabilen idrar stripi olmalı ve her Diyabet ya da Şeker hastalığı li kendi kan şekerine bakmasını becerebilmeli. Benzeri şekilde Diyabet ya da Şeker hastalığı li yakınlarınında kan şekerine bakmayı öğrenmeleri gereklidir.

les feuilles intérieures de la noix de Jus est utile dans le diabète

Wie zur Behandlung von psychischen Reaktionen?

the inner leaves of the walnut Juice is useful in diabetes

zCeviz внутренний сок листьев полезен при диабете

الداخلية أوراق الجوز عصير مفيد في مرض السكري

.

las hojas interiores de la nuez Jugo es útil en la diabetes

“La Diabetes o ¿qué es la diabetes?”

La diabetes tipo 1 o diabetes o diabetes

o interior das folhas da nogueira Suco é útil no tratamento do diabetes

Preparación de estado de viaje

La diabetes tipo 2 o diabetes

***



***

Bir yanıt yazın

Paylaş
Paylaş